Franz K. Aşıkları-Burhan Sönmez

Franz K. Aşıkları-Burhan Sönmez
Franz K. Aşıkları-Burhan Sönmez

Burhan Sönmez’in son çıkan kitabını, tatilden döner dönmez hemen aldım. Kitabın hacminin küçük olmasına kanarak hızlıca ve bir solukta okuyabileceğimi düşündüysem de yanıldım, çünkü kitap gerek kullanılan dil ve gerek kurgusuyla muhteşem bir derinlikle yazılmış. Kitabın benim için önemli olmasının bir diğer yanı ise hem Kürtçe hem de Türkçe yazılmış olması. Burada yazarın ana diline karşı sergilediği sorumluluğu da görmüş oluyoruz.

Nazi taraftarı bir ailenin oğlu Ferdy Kaplan, 68 ruhu olarak bilinen öğrenci hareketlerinin yoğun olduğu bir dönemde İstanbul’a gönderilir. Kitap boyunca Ferdy Kaplan’ın dava sürecine daha doğrusu yargılanmasına tanıklık ediyoruz ama mahkeme salonlarından, hücrelerden ve konuşmalardan yükselen, adalet vurgusunu da iliklerimize kadar hissediyoruz. Ferdy Kaplan, Brod adında ve Kafka’nın ölmeden kendisine emanet ettiği ve yayımlanmasını istemediği  metinleri teslim ettiği birisini yaralamak ve genç bir öğrenci olan Ernst Fischer’i öldürmesi nedeniyle yargılanmaktadır.

Burhan Sönmez, bu eserinde bizlere bir yazarın yazdıklarının yayımlanmama hakkını, her yazının yayımlanmak için yazılmadığını gösteriyor. Brod’un yaralanmasını, Ferdy Kaplan bir ihanet olarak görür. Franz K. Aşıkları’nda Berlin-İstanbul arası gidip geliriz.  Yalandan uzak durulması gerektiğini, yalanın bir koruyucu kalkan olmadığı ve gerçeğin er ya da geç ortaya çıkacağını ortaya koyar Burhan Sönmez.  Okuyucunun çok dikkatlice ve rahat bir şekilde alabileceği mesajlarda yerinde verilmiş eserde. Adaletten bahseden savcı Müller’e, en büyük adaletsizliğin devlet hapishanelerinde ve mahkeme koridorlarında yapıldığını vurur yüzüne Ferdy Kaplan.

İstanbul, hem hayatında hem de edebiyatında çok önemli bir yere sahip Burhan Sönmez’in. Romanda okuduğum ve çok hak verdiğim bir noktaya temas ediyor yazar. şöyle bir söz var romanda ‘‘Mutlu olmak istiyorsan İstanbul’un yeni halini görme’’ İstanbul’un ne kadar bozulduğuna  dair de bir gönderme var.

Franz K. Aşıkları, bizleri bir ikilemin arasına da çekmiyor değil. Yazarların eserleri öldükten sonra da yayımlanmalı mı yoksa onların vasiyeti yayımlanmama yönünde dahi olsa yayımlanmalı mı? Yazarın beyanına ve iradesine elbette saygı duymak gerekir ama onların yazdıkları okuyucu ile buluşmayacaksa, bu o edebi değerlerin çekmecede çürümesine bir kayıtsızlık değil midir? burada kastettiğim değişiklikler veya eser adları değiştirilerek yaymlanması değil. Orjinal metne sadık kalarak bu eserlerin yayımlanmasından bahsediyorum. Eğer yazarların eserlerinin öldükten sonra yayımlanması doğru değilse, Franz Kafka’nın ona büyük şöhret kazandıran, dünyanın birçok ülkesinde yayımlanan eserlerinin yayımlanması ona bir ihanet midir?

Burhan Sönmez’in de belirttiği gibi, yazarların sahipleri okuyucularıdır. Bizler sahip çıkacağız onlara ve eserlerine. Burhan Sönmez’in son eserini okuduktan sonra aklıma Gabriel Marciez’in son yayımlanan kitabı Ağustos’ta Görüşürüz romanı geldi. Marciez’in vasiyetine rağmen oğulları bu kitabı yayımladılar ve birçok insan bunun bir ihanet olduğunu yazdı ve konuştu.

*kurdistan24.net/tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar K24 Medya’nın kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir.